24 Ekim 2014 Cuma

DALYAN-MUĞLA


İlk defa 2001 yılında gördüğüm de aşık olduğum sanki cennetten kopup Muğla ya düşmüş bir parça gibi küçük, şirin tatil beldesi dalyandan ve yapmış olduğumuz 3 günlük geziden bahsetmek istiyorum.

Uzun bir zamandır gidemediğimiz için Uçak biletimizi Bodruma almış olmamıza rağmen rotayı dalyana çevirdik. Havaalanında daha önceden pegasus aracılığıyla kiralamış olduğumuz aracımız bizi bekliyordu. Araca atlayıp sabah 8 olduğu için kahvaltı yapalım diye düşünerek doğruca  sedir adası yolu üzerinde bulunan çamlık restorana  doğru yola koyulduk. Yol üzerinde böğürtlenleri de es geçmeyerek restorana vardık. Burası orman içinde etrafta tavuk ve ördeklerin dolaştığı huzur dolu bir yer. Masaya oturur oturmaz kahvaltılıklar masadaki yerini alıyor. Tereyağı nefis ballar fırından çıkan taze puf idik ekmek ,peynirler, domates(Bu yıl yediğim en lezzetli domatesti bu arada)sıcacık demlik çayınız vs. Kuş sesleri arasında huzurlu bir kahvaltıdan sonra mutlu olarak yola devam ediyorsunuz(Ayrıca bu tesiste konaklama imkanı da mevcut çınar Muğla evleri olarak bakabilirsiniz).

Kahvaltıdan sonra çamlı köyüne doğru panoramik bir gezi yaptık.

Buradan sedir adasına geçen motorlar var motorları kullanarak adaya geçebilir ve Kleopatra plajında denizin keyfini çıkarabilirsiniz.
SEDİR ADASI 
Gezimizi ekim ayında yaptığımız için tamda portakal mandalina ve nar dönemine denk gelmişiz. Portakal ve nar bahçeleri arasında gezinmek arada arabayı kenarı çekip bir iki ağaçtan tazecik meyveler koparıp yemek inanılmaz bir keyifti.
Yol boyunca taze toplanmış ürünler satan yol kenarı satıcıları da es geçmemek lazım tabi ki. Fiyatlar pek fark etmese de satılan ürünlerin tazeliği ve lezzetini İstanbul da bulmak zor o yüzden aklınızda kalmasın bence birkaç kilo alın yanınıza sonra pişman olursunuz.
Çamlı köyünden sonra dalyana doğru yola devam ettik. Kalacağımız Lindos pansiyon a ulaştık. Portakal ağaçları arasından odamıza doğru giden patika yoldan geçerek odamıza yerleştik. Burası meyve ağaçları arasında küçük küçük kulübelerden oluşan tam gölün kenarında kaya mezarları manzaralı güzel bir pansiyon. Merkeze de çok yakın yürüyerek rahatlıkla ulaşılabiliyor.
KAYA MEZARLARI
İz tuzu plajına gitmek için hemen mayoları giyip bahçeye çıktık. Tekne çağırmak istedik fakat sezon dışı olduğu için tekneler seyrek çalışıyormuş Sezonda pansiyonun önünden tekneye binip plaja gidebiliyorsunuz. Dönüşte de aldıkları yere bırakıyorlar sizi. Sazlıkların arasından yapılan bu ufak tekne gezisi bütün yorgunluğunuzu alıyor. Tekneyle gitmek istemezseniz minibüsler de var plaja giden karar sizin. Biz vakit kaybetmek istemedik zaten daha önce de defalarca tekneyle gitmiş olduğumuz için sorun etmedik bu durumu. Araçla karayoluyla gitmeyi tercih ettik.
İlk defa araçla plaja gittiğimiz için tabelaları takip ederek iz tuzu yönüne doğru yola çıktık. Buda bizim için farklı bir deneyim oldu. Nar bahçeleri arasından kıvrılarak geçen yol Sülüngür gölü kenarından devam ederek iz tuzu plajına ulaşıyor. Yol üzerinde birkaç tesis de var bir şeyler atıştırmak ve taze sıkılmış nar suyu içmek isterseniz mola vermenizi tavsiye ederim.
İZTUZU PLAJI 
Sonunda 4,5km kumsalıyla iz tuzu plajı karşımızda ekim ayı olması sebebiyle sakin bir plaj birkaç yabancı turist dışında kimsecikler yok. Denizin keyfini çıkarmak, kumsalda yapılan uzun bir yürüyüş ve gün batımını sahilde izlemek sadece güzel bir rüya görmek gibi diyebilirim.
İlk günümüzü güzel bir yemekle noktalamak istedik. Bunun için çarşıda bir tur attıktan sonra seçimimizi Lime restoran dan yana kullandık. Gerçekten yemekleri sunumu ve mekan olarak bence 5 yıldız hak eden bir işletme. Biz çok beğendiğimiz için ikinci akşamımızda da burada yemeyi tercih ettik.
Yemekten sonra biraz pansiyonun bahçesinde göl kıyısında oturduk. Pansiyonun barında bir şeyler içmek isteyebilirsiniz belki. Yıldızların altında hafif esen bir rüzgâr la gerisi size kalmış.
İkinci günümüzde sabah kahvaltısı için bahçede ki yerimizi aldık. Tabi ki ardından da kahvaltılıklar. Güzel bir gün için güzel bir kahvaltı kuralıyla sofradakileri mideye indirdikten sonra birkaç bardakta keyif çayı içmek gerek diye düşünerek temiz havayı içimize çekerek hafif rüzgâr ve yavaş yavaş yükselen güneşin bizi ısıtmaya çalışan ışıklarıyla beraber birazda huzur ve mutluluk duygusuyla çayımızı yudumladık.
İkinci günümüzdeki gezi planımızda Kaunos antik kentini ziyaret edelim dedik. Arabaya atlayıp köyceğiz gölünün etrafından dolanarak ve yine portakal bahçeleri arasından geçen yoldan devam ederek Kaunos antik kentine vardık.(Buraya Dalyan merkezden teknelerle de gidilebiliyor.)
KAUNOS TİYATRO
Dolaşıp birkaç fotoğraf aldıktan sonra geri dönüp yine deniz keyfi için plaja indik. İki gün üst üste gün batımını plajda izlemek harika bir duyguydu.
Son günümüzde Milas havaalanından dönüş yapacağımız için kahvaltıdan sonra yola çıktık.
Yol üzerinde bulanan Yatağanın Bozüyük(güzel köy) köyünü ziyaret edip oradan da Eskihisar köyü yakınındaki Stratonikeia antik kentini dolaştık. Köyle birlikte iç içe geçmiş bu antik kent  ve taş evler görülmeye değer.
Bizim gezimiz burada sona erdi. Rüya gibi geçen bu kısacık tatil bize iyi geldi. Keşke birkaç günümüz daha olsaydı diyerek evimize döndük.
 SÜLÜNGÜR GÖLÜ

 GÜN BATIMI 
DALYAN  
 KAUNOS ANTİK KENTİ
 

 MEŞE PALAMUDU
 
 


 
STRATONİKEİA ANTİK KENTİ - TİYATRO