İlk defa 2001 yılında gördüğüm de aşık olduğum sanki
cennetten kopup Muğla ya düşmüş bir parça gibi küçük, şirin tatil beldesi
dalyandan ve yapmış olduğumuz 3 günlük geziden bahsetmek istiyorum.
Uzun bir zamandır gidemediğimiz için Uçak biletimizi Bodruma
almış olmamıza rağmen rotayı dalyana çevirdik. Havaalanında daha önceden pegasus
aracılığıyla kiralamış olduğumuz aracımız bizi bekliyordu. Araca atlayıp sabah 8
olduğu için kahvaltı yapalım diye düşünerek doğruca sedir adası yolu üzerinde bulunan çamlık restorana
doğru yola koyulduk. Yol üzerinde
böğürtlenleri de es geçmeyerek restorana vardık. Burası orman içinde etrafta
tavuk ve ördeklerin dolaştığı huzur dolu bir yer. Masaya oturur oturmaz
kahvaltılıklar masadaki yerini alıyor. Tereyağı nefis ballar fırından çıkan taze
puf idik ekmek ,peynirler, domates(Bu yıl yediğim en lezzetli domatesti bu
arada)sıcacık demlik çayınız vs. Kuş sesleri arasında huzurlu bir kahvaltıdan
sonra mutlu olarak yola devam ediyorsunuz(Ayrıca bu tesiste konaklama imkanı da
mevcut çınar Muğla evleri olarak bakabilirsiniz).
Kahvaltıdan sonra çamlı köyüne doğru panoramik bir gezi
yaptık.
Buradan sedir adasına geçen motorlar var motorları
kullanarak adaya geçebilir ve Kleopatra plajında denizin keyfini
çıkarabilirsiniz.
Gezimizi ekim ayında yaptığımız için tamda portakal mandalina
ve nar dönemine denk gelmişiz. Portakal ve nar bahçeleri arasında gezinmek
arada arabayı kenarı çekip bir iki ağaçtan tazecik meyveler koparıp yemek
inanılmaz bir keyifti.
Yol boyunca taze toplanmış ürünler satan yol kenarı satıcıları
da es geçmemek lazım tabi ki. Fiyatlar pek fark etmese de satılan ürünlerin
tazeliği ve lezzetini İstanbul da bulmak zor o yüzden aklınızda kalmasın bence
birkaç kilo alın yanınıza sonra pişman olursunuz.
Çamlı köyünden sonra dalyana doğru yola devam ettik. Kalacağımız
Lindos pansiyon a ulaştık. Portakal ağaçları arasından odamıza doğru giden
patika yoldan geçerek odamıza yerleştik. Burası meyve ağaçları arasında küçük küçük
kulübelerden oluşan tam gölün kenarında kaya mezarları manzaralı güzel bir pansiyon.
Merkeze de çok yakın yürüyerek rahatlıkla ulaşılabiliyor.
KAYA MEZARLARI
İz tuzu plajına gitmek için hemen mayoları giyip bahçeye
çıktık. Tekne çağırmak istedik fakat sezon dışı olduğu için tekneler seyrek
çalışıyormuş Sezonda pansiyonun önünden tekneye binip plaja gidebiliyorsunuz. Dönüşte
de aldıkları yere bırakıyorlar sizi. Sazlıkların arasından yapılan bu ufak
tekne gezisi bütün yorgunluğunuzu alıyor. Tekneyle gitmek istemezseniz minibüsler
de var plaja giden karar sizin. Biz vakit kaybetmek istemedik zaten daha önce
de defalarca tekneyle gitmiş olduğumuz için sorun etmedik bu durumu. Araçla
karayoluyla gitmeyi tercih ettik.
İlk defa araçla plaja gittiğimiz için tabelaları takip
ederek iz tuzu yönüne doğru yola çıktık. Buda bizim için farklı bir deneyim
oldu. Nar bahçeleri arasından kıvrılarak geçen yol Sülüngür gölü kenarından
devam ederek iz tuzu plajına ulaşıyor. Yol üzerinde birkaç tesis de var bir
şeyler atıştırmak ve taze sıkılmış nar suyu içmek isterseniz mola vermenizi
tavsiye ederim.
Sonunda 4,5km kumsalıyla iz tuzu plajı karşımızda ekim ayı
olması sebebiyle sakin bir plaj birkaç yabancı turist dışında kimsecikler yok. Denizin
keyfini çıkarmak, kumsalda yapılan uzun bir yürüyüş ve gün batımını sahilde
izlemek sadece güzel bir rüya görmek gibi diyebilirim.
İlk günümüzü güzel bir yemekle noktalamak istedik. Bunun
için çarşıda bir tur attıktan sonra seçimimizi Lime restoran dan yana
kullandık. Gerçekten yemekleri sunumu ve mekan olarak bence 5 yıldız hak eden
bir işletme. Biz çok beğendiğimiz için ikinci akşamımızda da burada yemeyi
tercih ettik.
Yemekten sonra biraz pansiyonun bahçesinde göl kıyısında
oturduk. Pansiyonun barında bir şeyler içmek isteyebilirsiniz belki. Yıldızların
altında hafif esen bir rüzgâr la gerisi size kalmış.
İkinci günümüzde sabah kahvaltısı için bahçede ki yerimizi
aldık. Tabi ki ardından da kahvaltılıklar. Güzel bir gün için güzel bir
kahvaltı kuralıyla sofradakileri mideye indirdikten sonra birkaç bardakta keyif
çayı içmek gerek diye düşünerek temiz havayı içimize çekerek hafif rüzgâr ve
yavaş yavaş yükselen güneşin bizi ısıtmaya çalışan ışıklarıyla beraber birazda
huzur ve mutluluk duygusuyla çayımızı yudumladık.
İkinci günümüzdeki gezi planımızda Kaunos antik kentini
ziyaret edelim dedik. Arabaya atlayıp köyceğiz gölünün etrafından dolanarak ve
yine portakal bahçeleri arasından geçen yoldan devam ederek Kaunos antik
kentine vardık.(Buraya Dalyan merkezden teknelerle de gidilebiliyor.)
Dolaşıp birkaç fotoğraf aldıktan sonra geri dönüp yine deniz
keyfi için plaja indik. İki gün üst üste gün batımını plajda izlemek harika bir
duyguydu.
Son günümüzde Milas havaalanından dönüş yapacağımız için
kahvaltıdan sonra yola çıktık.
Yol üzerinde bulanan Yatağanın Bozüyük(güzel köy) köyünü
ziyaret edip oradan da Eskihisar köyü yakınındaki Stratonikeia antik kentini
dolaştık. Köyle birlikte iç içe geçmiş bu antik kent ve taş evler görülmeye değer.
Bizim gezimiz burada sona erdi. Rüya gibi geçen bu kısacık
tatil bize iyi geldi. Keşke birkaç günümüz daha olsaydı diyerek evimize döndük.
SÜLÜNGÜR GÖLÜ
GÜN BATIMI
DALYAN
KAUNOS ANTİK KENTİ
MEŞE PALAMUDU
STRATONİKEİA ANTİK KENTİ - TİYATRO